Trafik
denetlemelerinde yapılan alkol testinden ağza atılacak bir şekerle veya
sakızla kurtulmak mümkün değildir. Alkol aldığımızda veya sarımsak,
soğan benzeri keskin kokulu yiyecekleri yediğimizde nefesimiz kokar.
İstediğimiz kadar ağzımızı yıkayalım, dişlerimizi fırçalayalım, şeker
yiyelim veya sakız çiğneyelim, fark etmez bu kokuyu tam olarak
gideremeyiz.
Bu kokuların nedenleri ağza veya boğaza bulaşan alkol,
ağızda dişlerin arasında kalan yiyecekler değildir. Onlar ağzın
yıkanması ile giderilebilir. Bu kokular mideden de gelmez, çünkü
yiyecek gitmediği zamanlarda yemek borusunun ucu hep kapalıdır. Tüm bu
alkol ve kokulu yiyeceklerin molekülleri midedeki hazım sırasında mide
duvarından geçerek kana karışır. Böylece akciğerlere ulaşarak nefesle
beraber çevreye yayılırlar.
Trafik denetlemelerinde yapılan alkol testlerinde, nefesteki
dolayısıyla kandaki alkol miktarı ölçülür. Cihaza üflemeyle dışarı
verilen havanın 2.000 santimetreküpü kanda bulunan alkol miktarını
gösterir. Bu oran, alınan alkol miktarının kişinin ağırlığına bölünmesi
ve erkeklerde 0.7, kadınlarda ise 0.6 katsayısının çarpılması ile
hesaplanabilir.
Bu katsayılar arasındaki farkın nedeni, aynı vücut ölçüleri ve yağ
oranlarına sahip bir kadın ve erkek üzerinde yapılan deneylerde, her ne
kadar alkolün yüzde 20'si midede, yüzde 80'i ince bağırsaklarda kana
karışsa da, kadınlarda alkolün midede daha az parçalanarak kana karışım
oranının yüzde 30 daha fazla olması, kadınların daha çabuk sarhoş
olmaları ve sarhoşluğun daha uzun sürmesinin gözlemlenmesidir.
Bir kadeh sek rakı veya iki bardak şarap kanda 40 gram alkol bulunması
anlamına gelir. Böyle bir doz 75 kilo ağırlığındaki erkekte
40((75XO,7)=0.76 gr/litre sonucunu verir ki, trafikteki yasal limiti
aşar.
Bu miktarda alkolü 60 kilo ağırlığındaki bir kadın aldığında suçlu
olur, çünkü hesaba göre kanında 40( (60X0,6)=1.1 grAitre alkol çıkar.
İnsanlarda bir litre kandaki alkol oranı 0,5 gramı geçtikten sonra
refleksler yavaşlar, sürücü bilincine hakim olamaz. Bu da ciddi
kazalara yol açar.